Filmi kötü bir salonda izlemek zorunda kalışım (küçük bir salon, 3 kez seslerin kesilişi de cabası) moda girmeme maalesef biraz engel oldu.
Film vizyona gireli uzuuun zaman olmasına karşın kimseden yorum dinlemeden yüksek bir beklentiyle gittim. Avatar'ı, Yüzüklerin Efendisi'ni izlememiş, teknoloji kurdu olmayan duygusal bir sinemasever olmama karşın ben de daha güzel efektler bekliyordum.
Fatih'in oyunculuğunu gerçekten beğendim fakat Ulubatlı Hasan'ın haddinden fazla önplanda oluşu konusunda milletçe hemfikiriz sanırım. Özellikle aşka hiç gerek yoktu. ( Gayrimeşru çocuk hadisesine hiç girmiyorum bile!) Fatih'in Hüma Sultan'a yazdığı şiir, Hüma Sultan'ın yasemin kokusu sürmesi romantizm olarak bu filme yeterdi.
Ulubatlı Hasan'ın tipi döneme uygun muydu?
Fatih gerçekten de, bir şirkette üst düzey yönetici gibi yürüken önemli emirler veriyor muydu, oksa daha çok istişare meclisinde mi konuşuyordu?
Küçük bir çocuk olsaydım, yanımda da annem olsaydı "gemileri ne zaman yürütecekler?" deyip dururdum, o derece bekledim o sahneyi. Kısa sürse de ben etkilendim, özellikle halatın kopmasıyla birlikte insanların kolları ve bacaklarının kopması...
Bizanslıların içki, sofralar, kadın eksenlerindeki sefahatlari "Biz deli gibi çalışıp, planlar yaparken onlar zevk-i sefa içindelerdi" mesajını gayet üst metinden biraz da yüksek sesle söylüyordu. Konstantin havuzda devlet meselelerini konuşurken beraberindeki kızların yüz ifadeleri beni bitirdi, çok sırıtıklardı :)
Son sahne heyecanımı bitirdi. Ayasofya'da toplanmış, korkudan tir tir titreyen Bizanslılar, Fatih'in iki cümlesiyle havalara uçtular, bayram havası estirdiler, bu kadar kolay mı?
Fatih'in Ayasofya'da namaz kılışıyla bitmeliydi bu film...
1 yorum:
Bak o son cümlene katılıyorum Fatih Sultanın ayasofyada namaz sahnesiyle bitirseler çok hoş olurdu. Ama böylede Osmanlıların ne kadar hoşgörülü olduğunu gösterdiler, fethettikleri topraklarda insanların dini inançlarına müdahale etmediklerini..
Yorum Gönder