My name is Khan, izlemekte geç kaldığım bir film. Rizwan Khan Asperger Sendromlu bir adamdır, küçüklüğünden itibaren annesi üzerine titrer, çünkü çok zeki olduğunun, aslında sadece -hasta- olduğunun farkındadır. Annesi vefat edince Amerika'ya, kardeşinin yanına gider, aşık olur, evlenir. 11 Eylül olayları patlak verince müslümanlara yapılan zulmü Khan ve ailesi özelinde izleriz.
Khan'ın kardeşi, annesinin ilgisinden daha az pay almış bir çocuktur, bu yüzden de biraz öfkelidir. Kardeşi ağlarken, kendi duygularını ifade etme şansı bulunmayan Khan şöyle der "O şanslıydı, çünkü ağlayabiliyordu."
Kardeşi Amerika'da çok başarılı olmuştur, Khan'a da destek olur fakat Khan'ın bir hindu olan Mandira ile evlenmesini kabul edemez. Daha sonra ülkedeki olaylar onların barışmasına duygusal bir şekilde vesile olur.
Benim için en güzel sahnelerden biri Khan'ın sürekli yanında taşıdığı ve elinde oynadığı taşları, mescitte müslümanları kışkırtmaya çalışan doktora atmasıydı. Khan önce bilgisiyle onun tezini çürüttü sonra da şeytanı taşladı.
Khan'ın yaptığı yolculuklar, azmi, yardımseverliği, komik sözleri, her dakikasını dolduran bir filmdi.
Obama gelince her şey düzelecek, bütün kötülükler bitecek mesajı sanırım bir dönem insanların fazla inanmak istediği bir umut kapısıydı.
"Onu özledim, gülüşünü, öfkesini, ağzını çalkalarken çıkardığı sesi."
"Fizik yasalarına göre bazı özel sesler insanların kalp atışlarını hızlandırabilir, benim için Mandira'nın gülüşü öyleydi."
"This is my son Sam, he wasn't a terrorist either."